Dijitalizasyon kavramı günümüzde dünyayı kasıp kavuruyor. Her alanda bunun etkilerini hissediyor ve bilfiil içerisinde yaşıyoruz. Yaşam şekillerimiz, nasıl iletişim kurduğumuz, nasıl seyahat ettiğimiz, nasıl iş yaptığımız, nasıl karar aldığımız… Aslında bunların tümü değişiyor.Yani, oyuna yeni kurallar geliyor.
Bilgi hem insanlar için, hem de şirketler için en önemli varlık haline geliyor. Bilgiyi elinde tutan ve bunu iyi değerlendiren şirketler büyüyor. İş modelleri değişiyor ve yıkıcı birtakım değişimlerle, yeniliklerle, ilk 500’deki şirketlerin bile yerle bir olduğu ve yerine yeni oyuncuların geldiği bir iş dünyası görüyoruz. Tüm bunlar şirketler için bir taraftan baskıyı artırırken diğer taraftan da yeni kapılar açıyor ve yeni fırsatlar sunuyor.
Artık zaman kavramı da değişti. Bir yılda çok şey oluyor. Tüm insanlık tarihince üretilen verinin yarısı sadece bir yıl içerisinde üretiliyor ve bu inanılmaz bir büyüklük. Peki bu verinin ne kadarını potansiyele, yani anlamlı bilgiye- değere çevirebiliyoruz? Yüzde 1 bile değil! Buz dağının sadece görünen yüzü aslına bakarsanız. Bu gözle baktığımızda nasıl bir potansiyelin suyun altında durduğunu görmemek mümkün değil.
Her gün tam 5,5 milyon “şey” internete bağlanıyor. Akıllı telefonlarımızla buna bizler de dahiliz. Yine üretimde tüm makinaların, cihazların ve hatta tüm ürünlerin (evimizdeki çamaşır makinasından kombiye) de dahil olduğunu hayal edin…
Buna “Exponential Times” yani “Katlanarak Artan” dönem deniyor. Veri miktarı, birbiriyle bağlanan ve konuşan cihazlar, teknolojik gelişmeler… Hepsi insan beyninin alabileceğinin çok ötesinde bir hızla katlanarak artıyor! Yıkıcı yeniliklerle oyunun kuralları hızla değişiyor. Sektörü ne olursa olsun tüm şirketler için dijitalizasyon ve getirdikleri baskıyı arttırıyor. Diğer taraftan da iş fırsatlarını ortaya çıkarıyor. Sadece platformlar, yazılımlar veya uygulamalar sunan ve varlık, tesis, vs. sahibi olmadan dünya devi olan veya hızla büyüyen şirketler ortaya çıkıyor. Tüm endüstriler şekil değiştiriyor. Bugün kozmetik, tekstil şirketleri dahil ürünlerine dijital nosyonlar ekliyorlar ve kendilerini teknoloji şirketi olarak tanımlıyorlar.
Oyunun kuralları değişiyor, çünkü aslında yeni düzende müşterilerimizin beklentileri de değişiyor. Müşteri beklentilerindeki değişimin hızına yetişebilmek için üreticilerin çok daha hızlı yeni ürünler sunması gerekiyor. “Büyük balık küçük balığı yutar” sözü artık “Hızlı balık yavaş balığı yer” oldu. Eskiden yeni bir ürünü yıllarca son teknoloji olarak kullanırken şimdi neredeyse her yıl yenileme veya artık yeni tabirle güncelleme ihtiyacı duyuyoruz. Bu neyi getiriyor? Daha hızlı inovasyon döngüleri, daha kompleks, karmaşık ürünler ve daha küçük miktarlarda üretim. Müşteriler artık kişiselleştirilmiş ürünler istiyorlar. Üstelik buna ekstra para ödemeden sahip olmak istiyorlar. Dolayısıyla üretimin her zamankinden daha esnek olması gerekiyor. Kişiselleştirilmiş seri üretim, değişken pazarlar ve maksimum otomasyona ihtiyaç duyuyoruz. İnternet çağında artık bir kişinin bildiğini tüm dünya biliyor. Bloglar ve sosyal medyanın gücü ile artık kalitesiz olanın var olma şansı kalmıyor, anında cezalandırılıyor. İyi kalite ise kulaktan kulağa yayılarak her zamankinden fazla ödüllendiriliyor. Ayrıca “Pazar” artık tüm dünya ve değişken yasal kalite gereklerine uyabilmek için üretimde kalite döngülerimizin tam olması ve ürün izlenebilirliği gerekiyor. Ve tabii tüm bunları ucuza ve sürdürülebilir bir dünya için maksimum verimlilikte yapmamız icap ediyor. Yeni motto “More with less”; yani daha az girdi ile daha fazla üretebilmek.
Yeni teknolojiler her dönem karşımıza çıkıyordu ancak şimdi temel fark bunun hızı, kapsamı ve yarattığı etki. Peki bu bize, şirketlere ne getirecek; sadece son teknoloji bir şirket olmak için mi bütün bu çabalar? Tüm bunlardan yeni değer yaratmamız gerekiyor, yani oyunda kalmak için dönüşmemiz ve bunu yaparken de yeni fırsatlar ile para kazanmamız gerekiyor. Dijitalizasyon aslında yeni gelir yaratmak ve değer yaratacak fırsatları ortaya çıkarmak için iş modellerinin dijital teknolojiler kullanılarak dönüştürülmesi.
Son zamanlarda birçok kavram duyuyoruz ve bu biraz da kafa karışıklığı yaratıyor. Endüstri 4.0’ı duyuyoruz, akıllı fabrikalar, karanlık fabrikalar veya yeni 4.0’lar türüyor: Sağlık 4.0, Tarım 4.0 hatta Lojistik 4.0 vb. Bu karmaşayı biraz basitleştirmek adına dijitalizasyonu bir “Şemsiye” olarak tanımlayabiliriz. Bunun altında sanayinin / üretimin dönüşmesini Endüstri 4.0 veya Akıllı / Dijital Fabrikalar olarak adlandırabiliriz. Ama sadece bununla bitmiyor. Bugün merkezi enerji üretimi yerini dağıtık üretime bırakırken akıllı şebekeler ile arz ve talebin yönetilmesi çok önemli bir alt başlık olarak karşımıza çıkıyor. Bunu akıllı şehirler, akıllı binalar ve evler izliyor. Yine sağlık alanında dijitalizasyonun etkilerinin her geçen gün arttığını görüyoruz. Dolayısıyla, bundan etkilenmeyecek, oyunun dışında kalacak sektör ve alan yok. Bu dönüşümün etkilerini her alanda giderek artan şekilde hissetmeye devam edeceğiz.
Bu sebeple herkes bunu konuşuyor ve daha uzun süreler de konuşmaya devam edeceğiz.
Yazar: Derya İren