Koçluk Kavramı Dijital Dönüşümüm Yol Arkadaşı Olabilir Mi?
Dijital dönüşümden bahsederken çoğunlukla bu dönüşümü gerçekleştirecek teknolojilerden bahsediyoruz. Nesnelerin İnterneti diyoruz, Robot Teknolojisinden bahsediyoruz, Veri Analizi ve Yapay Zekânın kullanımının gereğine dem vuruyoruz. Bunlardan bahsetmemiz çok doğru ve hepsi olmazsa olmazlarımız.
Aslında bütün bu teknolojiler “Dijital Dönüşüm” ifadesindeki “Dijital” kısmını oluşturuyor; peki ya “Dönüşüm” kısmında neleri düşünmeliyiz? Dönüşüm, sadece kullandığımız teknolojileri dijitalleştirirken mi yaşanmalı yoksa bakış açımızda, yönetim tarzımızda da bir dönüşümden söz etmeli miyiz? Şirketinizi en son dijital teknolojilerle donatmanız dijital dönüşümde parmakla gösterilecek bir başarı öyküsü yazmanıza yeterli olur mu?
“Dijital Dönüşüm”ün hedefi; daha verimli, daha hızlı ve daha kaliteli olmak, böylece ürünlerimizi piyasaya rakiplerimizden daha önce sürmek,piyasada daha iyi bir yere gelmek . Bu hedefe giden yolda teknoloji kullanımının yanı sıra iki önemli noktanın da çok önemli olduğunu düşünüyorum: Ekibimizin performansı ve buna bağlı olarak Yenilikçi (inovatif) bakış açısının kazanılması.Bu noktada yenilikçiliğin ne olduğunu hatırlamakta fayda olacaktır. İcat, daha önce hiç yapılmamış bir alet, bir düzenek veya bir tekniği ortaya koymak iken; yenilikçilik, ekonomik değer ve toplumsal fayda yaratmak için ürünlerde, hizmetlerde, süreçlerde, organizasyonda, pazarlama ve sunumda değişiklik, farklılık ve yenilik yapma sürecidir (OECD ve Eurostat, Oslo Manual, 2005). Konuyu anlayabilmek için en güzel örnek telefon. Bildiğiniz gibi Graham Bell ilk defa ses sinyalini bir tel üzerinden bir yerden başka bir yere ileterek telefonu icat etmiştir. Bundan sonra yapılan çalışmalarla birçok aşama yaşanmış, geldiğimiz son noktada akıllı cep telefonlarına ulaşmış durumdayız. Yenilikçiliğin size ne büyük şeyler kazandıracağı sanırım fark etmişsinizdir. Ürününüzde, sağladığınız servis hizmetinde veya piyasada yer alan bir unsurda yapacağınız küçücük bir yenilikle çok büyük bir sıçrama yapma şansıdır yenilikçi bakış açısı.
Bir şirket düşünelim, süreçlerin diğer bir deyişle işleyişlerin tanımlı olmadığı, birimlerin birbirleriyle nasıl çalışacağının, bir ürünün nasıl tanımlanıp nasıl tasarlanacağı, üretime nasıl aktarıp nasıl üretileceği ve teslimat sonrası nasıl takip ve bakımını yapılacağının belirlenmediği bir şirket olsun. Bu şirkette bütün işleyiş belirli kişilerin bilgi ve yetenekleri ile sınırlı olup ne yazık ki başarı için bu kişilerin başarısına, işbirliği yapma ve ekibi ile bilgi paylaşım isteğine bağlı kalınmasına mahkumsunuz. Böyle bir yapı içerisinde değişim ve yenilikçi bakış açısı gibi kavramlar sadece birer hayal olarak kalacaktır. Bütün ekip büyük ihtimalle günü kurtarmak, hatta kendini kurtarmak ile uğraşmaktadır. Aslında bu durum küçük aile şirketlerinin kurumsallaş(a)mama halinde üçüncü kuşakta kapısına kilit vurma durumda da yaşanmaktadır. Böyle bir şirketin teknolojik bir dönüşümden önce yapısal bir dönüşüme,ancak yapısal dönüşüm sonrasında dijital dönüşüme ihtiyacı oluğu ortadadır. Aksi halde bu şirket için dijital dönüşüm serüveni sadece bir teknoloji yatırım çöplüğünden ileri gitmeyecektir.
Şimdi bir üst basamağa çıkıp şirketimizin yapısal dönüşümünü tamamlamış, süreçlerimizi yönetebilir ve kişilerden bağımsız kurumsal bir hale getirdiğimizi düşünelim. Kulağa güzel geliyor değil mi yeni durum? Peki, ekipleriniz nasıl yönetiliyor, seçtiğiniz ekip yöneticilerinizin ekibi ile ilişkisi nasıl? Değişim ve yenilikçi fikirlere nasıl bakılıyor? Bu neden önemli derseniz siz ne kadar teknolojinizi en üst seviyeye getirseniz de insanın yaratıcı fikrine ve işleyişteki performansına her zaman bağlı kalacaksınız. Ürünleri insanlar tasarlayacak ve işleyişi teknolojiyle birlikte insanlar yönetecek. O halde ekiplerin performansları ve yenilikçi fikirleri ortaya çıkarabilmeleri için gereken ortamın olup olmadığı bu şirket için önemli bir gösterge. Burada da ekip yöneticisinin yönetim tarzı temel kriter. Eğer yönetici mikro yönetim tarzı güdüyor ve bütün kararları kendi veriyor, planları kendi oluşturuyor, ekibine dikte ediyorsa bütün ekip sadece kendine söyleneni yaparak, işi sahiplenmeden ve ileriye götürmek için herhangi bir motivasyon hissetmeyerek çalışacaktır. Bir de buna ortaya çıkan hatalarda yöneticinin ekibi suçlamasını eklerseniz ekibin performansının ileri götürülmesinden bahsetmenin imkansızlığı, ekipten cesaret sahibi birinin fikrini söylediğinde alacağı olası tepki ortadadır. İşte bu aşamada çözüm, yöneticinin ekibine liderlik yapabilmesi, lider ruhlu yöneticiler. Ancak böyle olduğunda ekip ruhu kazanılacak, herkes yenilikçi fikirler üretebilmek için elinden gelen çabayı gösterecektir. Bu geçiş “yöneticisine bağımlı” performans yönetiminden “ekibine bağlı” performans yönetimine geçiş olarak adlandırılmaktadır. Yapılan araştırmalar özellikle “Y” kuşağı çalışanların en yüksek performanslarını ve yaratıcıklarını böyle bir çalışma ortamında ortaya çıkardıklarını göstermektedir. Geleneksel yönetim olarak adlandırılan kontrol etme şeklinde olan ve bağımlılık yaratan tarz artık yerini yeni dünyada kendine inanan, fikirlerini özgürce ortaya koyan ve kendini gösterebilen, birbirine bağlı ekip üyelerini yöneten tarza bırakıyor. O zaman bu şirketin teknolojisini dönüştürürken yapacağı bir diğer önemli dönüşüm yönetim değişimi. Bu iki değişimin sonucu son derece başarılı bir dijital dönüşüm öyküsü.
Peki yapısal dönüşüm ve yönetim değişimi için bize ne yardımcı olacak? Benim de yeni tanıştığım “KOÇLUK” bu konuya çözüm olmaya aday. Koçluğun temel felsefesi, ICF’in tanımına göre, “kişisel ve mesleki potansiyeli maksimize etmek için düşünmeye teşvik eden yaratıcı süreçte ortaklık etmek” ve amacı tamamen kişinin içindeki potansiyeli kişinin fark etmesini sağlamaktır. “Ne yapacağını söyleme” dışsal bir etki olması nedeniyle yaratacağı “o dedi ben de yaptım” etkisinin yerine “evet, ben istiyorum ve yapabilirim” gibi bir içsel etki (ya da itkinin ) başarı oranı çok daha fazla olacaktır. Yeni dünyanın yönetim tarzının ihtiyaç duyduğu yaklaşım, işte bu içsel itkiye sahip koçluk yaklaşımıdır. Ekibini koçluk yaklaşımı ve metodolojileriyle yöneten bir lider, ekibiyle işbirliği yapabilir, bunun sonucunda kendi kendini yönetebilen, özgüveni yüksek ekipler yaratabilir. Nihayetinde ekibin performansının artması ve yenilikçi fikirlerin doğabilmesi için gereken iklim sağlanmış olacaktır.
Sonuç olarak bir şirketin dijital dönüşüm yolculuğunda sadece teknolojisinin dijital hale getirmesi yeterli olmayacağı, yapısal dönüşüm ve yönetim değişiminin de yakalanması gerektiği, bunun için de koçluk kavramının son derece faydalı olacağı söylenebilir. Koçluk yaklaşımının dijitaldönüşümün yol arkadaşlarından biri olarak başarı sağlamaya büyük katkı sağlayacağı zaman içerisinde anlaşılacaktır.
İlerleyen günlerde farklı koçluk tanım ve yöntemlerinin bir şirkette nasıl kullanılabileceği hakkında bilgi vermeye çalışacağım.
Yazar: Alper Gerçek