Enformasyon Ekonomisi Açısından Türkiye

Blog  Dijital Ekonomi

Enformasyon Ekonomisi Açısından Türkiye

Küreselleşme sürecinde bölgesel rekabet güçleri oluşturulmaya başlanmıştır. Bölgelerin arz yapısının güçlendirilmesi, dışarıdan yatırımlar alması, özgünlük, sosyal, insan, bilgi sermayeleri, çalışma kültürü, enformasyon ağları, öğrenme yetenekleri gibi kavramlar popülerlik kazanmıştır. Günümüzde ilgili bölgelerin rekabet avantajına sahip olduğu alanlar daha da özelleştirilmiş, metropollerin rekabet güçleri arttırılmaya çalışılmıştır. Dışarıdan çekilebilen her yeni organizasyon da bu metropollerin enformasyon seviyesini ve kaynaklarını arttırmaktadır. Bu enformasyon seviyesine dayalı uygulama alanları da artarak ülke ekonomisine katkıları dolaylı yollardan da sağlanmaktadır. Elde edilen bu katma değer,daha yüksek teknolojili ürünler üreten firmaların kurulması yönünde de itici bir güç unsuru olmaktadır. Metropollerin enformasyon ve inovasyon havuzlarının geliştirilmesi aynı zamanda ülke düzeyinde de sürdürülebilir bir rekabet ve büyüme politikası oluşturulabilmesini sağlayan önemli bir unsurdur (Kumral, 2008).

OECD’nin belirlediği anahtar sanayilerin işyeri ve personel sayısı ile elde edilen katma değer açısından ülkemizdeki metropollerin genellikle düşük ve orta teknolojili sanayilerde yoğunlaştığını görmekteyiz (OECD, Kaya 2006).

Katma değerli inovasyon kavramı, ülkelerin gelişmişlik düzeyini en hızlı şekilde değiştirecek kavramdır. Bilgi ekonomisine dayalı bir altyapı üzerinde kurulması mümkün olan katma değerli inovasyon faaliyetleri, istihdam ile de doğrudan ilgilidir ve istihdamın arttırılmasında önemli bir itici güç görevi görür. İstihdam insanlar ile ilgili bir kavram olmakla birlikte, verilerden bağımsız hali ile çalışma ya da çalıştırma demektir (Öney, 1978). İstihdam girişimci, sermaye, tabii kaynaklar gibi faktörlerin çalıştırılmasını kapsar. Daha sonraki başlıklarda tanımlamalarını yapacağımız girişimci, işgücünü belirli bir sözleşme karşılığından istihdam eden ve ona iş veren kişidir (Tekin, 2004). Enformasyon ekonomisinin istihdam boyutu ise iki temel görüş etrafında toplanmaktadır. Birincisi, enformasyon ekonomisinin istihdam arttırıcı yönünün bulunması, ikincisi ise yeni teknolojilerle beslenen enformasyon ekonomisinin geleneksel yapıya sahip bazı işleri ve dolayısı ile istihdamı daraltacağıdır (Kevük, 2006).

Enformasyon Ekonomisi Açısından Türkiye 

Günümüzde araştırma ve geliştirmelerin ekonomik kazançlara dönüştürülmesi büyük önem taşımaktadır, zira gelişmiş ülkeler ile aramızdaki uçurum her geçen gün daha da derinleşmektedir. Bunun etkin bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için hem teknolojinin her alanda daha yaygın kullanılması, hem de teknolojinin bizzat kendisinin geliştirilmeye başlanması gerekmektedir. Bu amaçla bilimsel araştırmalara ayrılan bütçenin yeterli ve etkin olması gerekmektedir. Toplum ile üniversite arasındaki doğrusal ilişki, temel araştırmalardan ekonomik büyümeye giden yoldur. Küreselleşen dünyada mevcut çağın teknolojilerine ayak uydurmak ve onları kullanmaktan öte, bu teknolojileri doğrudan üreten ülke konumuna gelmemiz büyük önem arz etmektedir. Bunun için yalnızca üniversiteler değil, özel sektör ve kamu kuruluşlarının da AR-GE faaliyetlerine her zamankinden daha fazla önem vermesi gereklidir. İnovasyon ve AR-GE yetenekleri ise ülkenin eğitimi, bilim insanı sayısı, internet erişim olanakları, araştırma kuruluşları, devlet teşvik ve destekleri, AR-GE’ye ayrılan kaynaklar ve tedarik politikaları ile doğrudan ilişkilidir. Elbette bu kaynaklara ulaşılabilse dahi, bunu kullanabilecek ve geliştirebilecek nitelikli insan gücüne, yani doğru bir eğitim sistemine ihtiyaç duymaktadır. Türkiye’nin gelişmiş ülkeler seviyesine çıkabilmesi için, her şeyden önce inovasyonda yerinin sağlamlaştırılması, eksik yönlerinin objektif olarak ele alınarak, doğru analiz ve tespit edilmesi gerekmektedir. Ancak bu sayede doğru ve etkin inovasyon politikaları üretilebilecektir.

Yazar: Özgür Aslan

Leave a reply