Eğitimde Gelenekselci ve Popülist Bir Tutuma – 1 Analiz ve 1 Bakış Açısı
Bugün, bana gelen bir e-posta ile güne başladım. Online bir eğitim zirvesine ilişkin bir davet e-postasıydı. Bu online zirveyi de, COVID – 19 deneyiminin bize sunduğu hediyelerden biri olarak değerlendirdim ve bu daveti incelemeyi seçtim.
Uzun süredir farkında olduğum bir tutum hakkında, içinde bulunduğumuz bu süreçte eğitim ve gelişim kaynaklarının tümüyle dijitale taşınması ve erişilebilir olmasıyla birlikte daha da derinlik kazandım. Uzun süredir sorguladığım bir şeyi bu gelen davet ile birlikte daha da derinlemesine sorgulamaya başladım: Eğitimde yenilikçi ve yaratıcı bir bakış açısı demek ne demekti? Eğitim teknolojileri mi? Deneyim odaklı öğrenme mi? 21. yy becerileri mi? Sahi ne demekti?
Her organizasyonda olduğu gibi, bu organizasyonda da “Tema, Konu Başlıkları ve Konuşmacı Listesi” incelediğim şeylerdi. Yine aynı tutumun baskın olduğu bir organizasyon olduğunu fark ettim: (1) Konuşmacı isimleri, uzmanlık alanları, Program Akışı gibi temel bilgiler var. Bununla birlikte, konuşmacıların hangi tema üzerinden kendi uzmanlık alanlarından katkı sunacağına ilişkin bilgilendirmeler yoktu. (2) Konuşmacılardan özellikle birkaç isim, eğitim ile ilgili her organizasyonda görmeye ve duymaya alıştığımız isimlerdi. Burada anlatmayı arzu ettiğim şey, elbette, her organizasyonda görmeye ve duymaya alıştığımız bu isimlerin uzmanlıklarını hiçe saymak değil… Eğitim alanında genç ve yaratımı yüksek yeni isimlerin de / uzmanların da daha geniş kitlelere katkı olabilmeleri için bu alanı ve fırsatı yaratabilmemiz için neler mümkün? İşte, tam da bunu ifade etmeyi seçiyorum. Pek çok organizasyonda erişilebilir olan uzmanları tekrar ve tekrar erişilebilir kılmak ve yeni yaratımlara alan tanımak için fırsat vermemek gelenekselci ve popülist bir tutum değil mi? (3) Kadınların profesyonel ve gönüllü olarak daha çok yaratımda oldukları alanlardan biri eğitim olmasına rağmen 8 konuşmacı arasında sadece tek bir kadın konuşmacı vardı. Elbette, bu gibi organizasyonların önceliği, o organizasyon ile hedeflenen kazanımlar ya da tema ile bağlantılı uzmanları keşfedebilmek oluyor. Yine de bu organizasyonda da olduğu gibi, bu çok otomatik pilottan çıkan bir tutum değil mi sizce de? Hadi ama, 8 konuşmacı ve sadece 1’i kadın diyorum.
Sonra kendi kendime dedim ki, “Yahu Tuba! Hadi be kızım, üşenme ve bu davet e-postasına bir dönüş yap. Okunur / okunmaz, dikkate alınır, alınmaz… Yine de yaratıma geç… Yargıda olma…”. Aşağıdaki e-postayı göndermiş oldum:
Ardından, eğitim alanında her yıl düzenli olarak “zirve ve benzeri nitelikte” ne gibi organizasyonlar yapılıyor, çok hızlı göz gezdirdim. Bu organizasyonların, internet üzerinden yaptığım aramalar sonucunda ulaşabildiğim en son / güncel tarihli gerçekleşen etkinliklerinin konuşmacı listelerini analiz ettim. Bu analiz ile hedeflediğim, Türkiye’de kadınların en çok katkı ile yaratımda oldukları ve emek verdikleri alanlardan olan “eğitim” ile ilgili organizasyonlarda sergilediğimiz gelenekselci ve popülist tutumu veriler ile ortaya koyabilmekti.
Bu analizde 8 ayrı organizasyon yer alıyor. Bu 8 organizasyonda, “konuşmacı” niteliğinde tespit edebildiğim 206 konuşmacı var. Bu konuşmacıların ise sadece %33,98’i kadın… Analiz verilerini aşağıya bırakıyorum:
Eğitimde aktörler / rol modeller / örnekler / iyi uygulamalar / uzmanlar konusunda da alışılagelmişin dışına çıktığımız, yenilere ve gençlere fırsat verdiğimiz, yenileri ve gençleri keşfetmek için alanlar yarattığımız ya da var olan alanlar için fırsatlar sunduğumuz, toplumsal cinsiyet eşitliği temelli organizasyonları birlikte geliştirmemiz için neler mümkün?
Eğitimde yenilikçi ve yaratıcı bakış açısının sadece yöntemler / metodolojiler ya da belki popülist tutumlar üzerinden değerlendirilmediği, çeşitliliğin ve fırsat eşitliğinin de kucaklandığı ve desteklendiği eko sistemleri birlikte yaratabilmemiz için neler mümkün?
Yazar: Tuba Çal