İnovasyon Kavramı ve Türleri
Küreselleşen dünyada, her alanda ulusların rekabet üstünlüğü sağlamak amacı ile üzerinde durdukları inovasyon, 21. Yüzyılda yönetim teorilerinin ulaşmayı arzuladığı en temel çıktılardan biridir.
Günümüzde inovasyon gerçekleştirme rekabeti, bireylerin kariyerlerinde ilerleme kaydetmeleri için, şirketlerin rekabet avantajı kazanabilmesi için, ülkelerin kalkınma ve gelişmesi için ve daha da üst perdede tüm dünya insanlarının daha iyi bir yaşam sürebilmeleri için geleceğe dönük kullanılacak en önemli konulardan biridir.
İnovasyon, 2005 Yılında Avrupa komisyonu ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın birlikte yayınladığı Oslo Kılavuzu’ndaki tanımı ile, “yeni veya önemli ölçüde değiştirilmiş ürün (mal ya da hizmet) veya sürecin, yeni bir pazarlama yönteminin, ya da iş uygulamalarında, işyeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde yeni bir organizasyonel yönetim uygulamasıdır” (Oslo Klavuzu, OECD, 2005)
Köken olarak Latince “innovatus” kelimesinden türetilen inovasyon kelimesinin günümüzde Türkçe karşılığı olarak yenilik, yenilikçilik, yenileşim gibi kelimeler kullanılmaya çalışılsa da, bu kelimelerin hiçbiri tam olarak inovasyon kelimesinin sağladığı anlam bütününü karşılayamamış ve inovasyon kelimesi doğrudan ve yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Çünkü inovasyon, anlam olarak hem bir süreci, hem de iktisadi değere sahip bir sonucu kapsamaktadır. Ticari nitelik ve iktisadi değer taşımayan yenilikler, inovasyon olarak kabul görmemektedir.
Taşıdığı bu anlamlar sebebi ile inovasyon, genel olarak geleneksel olandan farklı bir şeyin ortaya çıkarılması olsa da, çoğu zaman farklılaşmak ya da icat gibi anlam ve kavram karışıklıklarına sebebiyet vermektedir. İnovasyon ve İcat arasında önemli bir farklılık bulunmaktadır. İcat yeni bir ürün ya da yöntem için ilk kes bir fikir geliştirilmesi iken, inovasyon ise bu fikrin ilk kes ticarileştirilmesidir. Bir icadın inovasyona dönüştürülmesi için, bu icadı geliştiren firmaların da farklı niteliklerdeki kaynaklarını, icadın iktisadi değer kazanabilmesi için birbirini tamamlayacak şekilde uyum içinde kullanmaları gerekmektedir. Örneğin firmanın sahip olduğu ürün ve piyasa bilgisi, dağıtım sistemi, finansal kaynaklar gibi yeteneklerin bir araya getirilerek, icadı bulan kişinin (icatçı/mucit) rolünden çok farklı şekilde iktisadi değer kazanmasını sağlayan birim ya da kişi inovatör olarak nitelendirilebilmektedir ve Schumpeter bu kişi için girişimci nitelendirmesinde bulunur (Kılınç, 2011)
İşletmeler açısından inovasyon, çevreye adapte olmanın, faaliyet gösterdikleri sektörlere, üretici ve tüketicilere, rakip firmalara ve topluma uyum sağlamanın en önemli aracı olduğu gibi, 21. Yüzyıla ayak uydurabilmenin de başlıca gerekliliklerindendir.Avrupa komisyonunun 1995 yılında yayınladığı bildiride de belirtildiği şekilde inovasyon, fertlerin ve toplumların ihtiyaçlarının daha iyi şekilde karşılanmasını sağlayan bir araçtır ve bunda girişimcilik ruhu esastır. Sürdürülebilir bir ekonomik büyüme ve rekabet avantajı için ülkeler, yeni fikir ve teknikleri süratle ticarileştirmelidirler.
Teknoloji tabanlı inovasyonlar, inovasyon kavramının bir alt başlığı olmakla beraber, inovasyon kavramı yalnızca bir teknoloji değildir ve daha kapsamlı bir anlam ihtiva etmektedir. Örnek olarak inovasyon, ürünün paketlenmesi, müşterilere ulaştırılması, sosyal programlar gibi pek çok konu ile ilgili olabilmektedir (Uzkurt, 2008).
Inovasyon kavramı akademik literatürde Avusturyalı iktisatçı ve siyaset bilimci J. Schumpeter ile özdeşleştirilmiştir. Schumpeter 1911 yılında kaleme aldığı bir kitabında inovasyon kelimesinden ilk kes bahsetmiş “Kalkınmanın itici gücü” olarak nitelendirmiştir. Kendisi dar anlamda inovasyonu yeni bir üretim fonksiyonu ortaya koymak olarak değerlendirmiştir. Neoklasik dönem yönetim bilimcilerinin, o dönemde henüz söz edilmeyen inovasyon kavramı yerine, teknolojik gelişmeyi kullanması, bunu tanımlarken ise yalnızca daha az girdi ile daha fazla çıktı elde etmek şeklinde yorumlaması, 1980’lerden sonra oluşan Shumpeterci görüş için çok dar ve özellikle rekabeti gözardı eden bir tanımlama olarak nitelendirilmiştir. Schumpeter’e göre ise inovasyon, yeni bir ürün ya da üretim yolu geliştirmek, yeni bir pazar geliştirmek, yarı mamul ve ham madde temin etmek için yeni kaynaklar belirlemek ve herhangi bir endüstri dalında yeni bir örgüt oluşturmak gibi faaliyetleri içermektedir. (Kurz, 2006 )
Schumpeter ekonomik inovasyonu tanımlarken ise, tüketicilerin daha önce aşina olmadığı yeni bir ürün ya da ürünün yeni bir halinin piyasaya sunulması, bir ürünün geliştirilmesi için yeni bir üretim metodu izlemek, ilgili coğrafi sınırlar içinde daha önce hiç keşfedilmemiş bir piyasa ya da pazarın açılması, daha önce var olmayan bir hammadde ya da ara ürün kaynağının piyasaya sokulması, herhangi bir sektörde tekelci pozisyonu bozmak ya da oluşturmak için yeni bir organizasyon oluşturulması tanımlamalarını kullanmıştır.
Schumpeter sonrasında da inovasyon ile ilgili kabul görmüş çok önemli tanımlamalar yapılmıştır ve bunlardan bazıları şu şekildedir;
“İnovasyon, toplumsal, kültürel ve idari ortamda yeni yöntemlerin kullanılmaya başlanması anlamına gelmektedir’’ (Elçi 2007).
“İnovasyon, fırsatları fikirlere dönüştürmek ve bunları yaygın uygulamalarda kullanarak kar ya da kar gütmeyen organizasyonlardaki fikirlerin kullanımını kapsayan süreç olarak da değerlendirilebilir” (Lowe ve Marriott, 2006, aktaran Kılınç 2011).
“İnovasyon, geleneksel yönetim ilkelerinden, süreçlerden ve uygulamalardan vazgeçerek farklı bir uygulama benimseme işlemidir. Buna ek olarak kişisel yönetim şeklinden önemli bir şekilde değişiklik yaparak farklı bir yönetim şekli benimsemektir” Hawel (2006).
“İnovasyon, sosyal ilişkiler sisteminin, üretim süreçlerinin ve fikirler sonucu üretilen yeni ürünlerin uygulamalı transferidir”Turekova&Micieta (2003)
İnovasyon Türleri
Inovasyonun sınıflandırılmasında Eurostat (2005) ve OECD’nin sınıflandırması yaygın kabul görmektedir.OECD’nin sınıflandırması temelde sektör ve firma odaklıdır ve alanlarına göre yapılan bu sınıflandırmada inovasyonlar; ürün, süreç, pazarlama ve organizasyonel inovasyon şeklindedir. Bununla birlikte, oluşturduğu değişim ve etkiye göre inovasyonlar; radikal, yapısal ve artımsal olarak da nitelendirilebilir. Bir başka açıdan ise inovasyonlar teknolojik ve teknolojik olmayan inovasyonlar şeklinde kategorize edilmişlerdir (Kılınç, 2011).
Ürün / Hizmet İnovasyonu
Ürün inovasyonu, yeni ya da özellikleri, amaçları, kullanım şekilleri bakımından önemli ölçüde geliştirilmiş bir mal veya hizmetin ortaya çıkarılarak belirli pazarlarda sunulmasıdır. Uygulanan geliştirmeler ve yenilik şekli ise ürünün teknik altyapısında, kullanılan malzemelerde, programlamasında, kullanım şekli ve kolaylığında ve birtakım diğer fonksiyonel işlevlerinde önemli sayılabilecek geliştirmeler içerir (OECD 1995)
Sanayi devriminden itibaren elde edilen ürünlerde genel olarak çıktının en yüksek dereceye ulaşması amaçlanmıştır. 1900’lerin başından , 1960’lı yıllara kadar temel iktisadi yönetim bilimlerinde de ortak amaç çok fazla sayıda çıktıyı, daha az sayıda girdi ile elde etmek olmuştur ve bu kavrama genel olarak Etkinlik-Verimlilik anlayışı adı verilmiştir. 1970 – 1980 döneminde ise bu anlayış yerini kalite anlayışına, 1990’larda strateji ve esneklik anlayışına bırakmıştır.
Günümüzde ise ürün inovasyonu ve yenilikçilik anlayışı temel üretim stratejisi haline gelmiştir. Yeni ürünlerin ekonomik büyümedeki önemine değinen ilk ekonomistlerden biri de yine Schumpeter olmuştur ve modern büyüme teoreminin de kurucusudur. Ürün inovasyonu ekonomik kalkınmanın temel itici güçlerinden biri olmakla birlikte, dışsal bir fenomen olmadığı ve kurumların inovasyon sürecinde aktif bir role sahip olduğunun anlaşılması, günümüzde çok önemli ilerlemeler sağlanmasına yardımcı olmaktadır. (AB 2005).
Süreç İnovasyonu
Süreç inovasyonu OECD’nin tanımına göre yeni ve önemli ölçüde geliştirilmiş bir üretim ya da ürünlerin pazara dağıtılması yöntemlerinin uygulanmasıdır. Bu inovasyon türü, ürünün doğrudan kendisi ve teknik özellikleri ile ilgili değildir. Ancak ürünün ihtisadi bir değer kazandırılması aşamasında elde edilmek istenen değerin maksimizasyonuna en fazla ne şekilde yaklaşılacağı ile ilgili her türlü faaliyet, süreç inovasyonunun kapsamı içine girebilir. Elbette süreç içinde yeni pazarlar bulmak v.b. faaliyetler için Pazarlama inovasyonu gibi kavramlar da ortaya çıkacaktır. Ancak özellikleri belirlenmiş, tasarı halindeki bir ürünün, farklı bir yöntemlerle üretilmesinden, son kullanıcıya ulaşana kadar geçeceği aşamaların hepsinde yapılacakgeliştirmeler aslında süreç inovasyonunun ilgilendiği konulardansayılabilir. Yenilik biçimi tekniklerde, ekipmanda ve tekniklerde ve yazılımda da önemli değişiklikleri içerebilir (OECD 1995).
Süreç inovasyonları üretim ya da dağıtım birim maliyetlerini düşürmeyi, kalite ve müşteri memnuniyetini arttırmayı amaçlayabilir, yeni ürünler üretmeye yönelebilir. İşletme faaliyetleri genel olarak düşünüldüğünde aynı ürün üzerinde tek bir inovasyon türü olması zorunluluğu yoktur. Örneğin yapılan bir geliştirme hem hizmetin, hem de işletmenin uyguladığı ticari faaliyet metotlarının gelişmesini sağlıyor, bununla birlikte ürünün yeteneklerinin de önemli ölçüde gelişmeler içermesini öngürüyor ise, bu inovasyon hem ürün hem de süreç inovasyonudur (OECD 2006).
Pazarlama İnovasyonu
Pazarlama inovasyonu daha çok ürünün dış yapısı ile ve pazardaki etkinliğinin artmasını sağlayacak satış yöntemleri ile ilgilidir. Ürün paketleme dizaynı, rakiplere karşı avantaj sağlayacak derecede düşük, ya da pazarda ilk olunan ürün için yüksek kar elde edecek veya kaliteyi vurgulayacak şekilde yüksek fiyatlandırılması, etkili reklam gibi faaliyetler ürün inovasyonunun kapsamı içindedir. Ancak inovasyon olarak nitelendirilebilmesi için yeni pazarlama metodu veya stratesininin eski pazarlama metot ve stratejilerinden önemli farklar taşıması gerekmektedir (Kılınç 2011).
OECD’nin tanımına göre pazarlama inovasyonu, ürün tasarımında ya da paketlenmesinde, konumlandırılmasında, satışı destekleyecek promosyonlarda ve fiyatlandırılmasında uygulanacak önemli değişiklikler içeren pazarlama yönteminin uygulanmasıdır (OECD 1995).
Organizasyonel İnovasyon
Organizasyonel inovasyon (örgütsel-sistemlere yönelik inovasyon), firmanın ticari uygulamalarında, işyeri organizasyon yapısında ya da dış ilişkilerinde yeni bir organizasyonel yöntemin uygulanmasıdır. Organizasyon yeteneği, yaratıcı kaynakların ve yeni teknolojilerin başarılı şekilde kullanılmasını sağlayan çok önemli bir unsurdur.
Organizasyonlarda bir fikir ortaya çıktığında, bu fikrin anlaşılması, özümsenmesi ve süreçlerde uygulanmaya başlanarak adaptasyonunun sağlanabilmesi için organizasyonun ya da örgütün bu değişime ayak uydurabilecek yapıda olması gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında organizasyonel oluşum, inovasyonun sürecinin temelidir. (Lam, 2005)
Sosyal İnovasyon
Toplumsal sorunlara çeşitli açılardan çözümler getirmeyi amaçlayan yeni ya da önemli derecede iyileştirilmiş yaklaşımlar, girişimler, süreçler, ürünler sosyal inovasyon kavramı içinde yer alır (Goldenberg, 2004).
İnsanların hayatlarında olumlu değişim gerçekleştirmek, hayat kalitelerini ve refah düzeylerini arttırmak için yapılan eylemlerdir (OECD, 2010).
Sosyal inovasyon toplumsal gelişme amaçlamakla birlikte, toplumun sosyal, ekonomik, kültürel ve psikolojik sağlığına olumlu katkılar sağlamak ve bu faydaların sürdürülebilir olması için ürünler, hizmetler geliştirmeyi amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda insan kaynaklarının gelişimini amaçlayan kuruluşlar (sosyal ve kültürel) ile çoğu zaman eğitim sistemini ele almaktadır (Mahdjoubi, 1997)
İnsanlara ve toplumlara kişisel ve toplumsal sorunları konusunda öneriler geliştirmeleri için yardımcı olan faaliyetlerdir (Vitulli ve Montemurro, 2013).
Diğer İnovasyon Türleri
Yarattığı etkinin büyüklüğü, yaratılış biçimi, sunduğu kullanım deneyimi, kaynak ve hedefi gibi sebeplerle ayrışan pek çok farklı inovasyon türü bulunmaktadır. Örneğin yarattığı etkinin kendinden önceki tüm düzen ve yapının değişmesine yol açan, başlı başına yeni bir pazar oluşmasını sağlayan inovasyonlar Radikal inovasyonlar olarak değerlendirilir. Radikal inovasyonlar bilimsel ve mühendislik ilklerinin sonucu olarak ortaya çıkar ve entelektüel bir sıçrama ile yeni uygulama alanlarının da açılmasını sağlar. 1700’lü yılların sonlarında buharlı makinelerin sanayide kullanılması Radikal inovasyona verilebilecek en önemli örneklerdendir. Buharlı makinelerin icadı daha hızlı şekilde gerçekleşen üretim sebebi ile ilgili sektörlerde geleneksel insan gücüne dayalı üretime göre büyük bir rekabet üstünlüğü kazanılmış üretim düzeni bozulmuştur. Bu şekilde ürün, rekabet ve pazarlama düzeninin bozulmasına sebep olan inovasyonlara aynı zamanda düzen bozucu inovasyonlar da denir. Buharlı makinelerin ardından zaman içinde üretim tekniği sürekli olarak gelişmiştir ve seri üretim bantlarının icadı temelde bu sistemin devamı şeklinde gösterilebilir. Belirli bir temel inovasyonun ardından türevler şeklinde geliştirilen inovasyona artımlı inovasyonlar denilebilir. Bunlarla birlikte kullanıcıların mevcut ürün ya da hizmetleri eskisinden çok daha farklı ve keyifli şekilde yaşamasını sağlayan inovasyonlar yaşatan deneyim inovasyonuna, sadeleştirilmiş ürün ya da hizmetleri daha uygun fiyatlı hale getirerek, daha düşük fiyatlarda alım gücüne sahip kitlelere uygun hale getirmek ise alt pazar inovasyonuna örnek verilebilir.
Açık, açık kaynak, kesişim, çeşitlilik, tutumlu inovasyon da literatürde yerini almış inovasyon türleridir. Bununla birlikte Modüler inovasyonda teknolojik kavramların tasarımı ürününün mimari yapısında bir değişme gerçekleşmeksizin ortaya çıkmaktadır. Mimari inovasyon da ise ana yapı ve parçaların özellikleri değişmeden, mevcut yapı ve parçaların birbirlerine bağlanma biçimlerinde bir değişme meydana gelirse ortaya çıkmaktadır (Henderson ve Clark 1990 aktaran Tuncel 2011).
Tablo1.1 :İnovasyon Türlerine Göre Farklı İnovasyon Yapıları (OECD, Kılınç)
Yazar: Özgür Aslan